So Jung bu zamana kadar sefillik içinde yaşamıştır. Annesi hastadır ve hangi işe elini atsa başarısızlıkla sonuçlanır. Atılgan ama bir o kadar da şüpheci ve gizemli olan Seung Jae’nin işlettiği bir kafeterya’da çalışmaktadır. Fakat fırtınalı bir gecede, gizemli bir kadın kafeterya’ya gelir ve So Jung’a “Aşık Mısın?” adlı tuhaf bir kitap verir. Bir gün, kitaba aşk hayatıyla ilgili bir soru sorar ve aldığı cevap ile mucizevi bir şekilde hayatı değişir. So Jung aniden herkesin dilinde olur. Tanıştığı her erkek ona aşık olur, buna Seung Jae de dahil. So Jung gerçek aşkı bulmak için kitabın gücünü kullanabilecek midir? Peki Seung Jae o kadar rekabete rağmen onun kalbini kazanabilecek mi?
Büyüdüklerinde yıldız olmayı isteyen üç çocukluk arkadaşı bir kez daha bir araya gelir, ancak bunlardan yalnızca biri ünlü olamamıştır.
Derler ki Çin’in kuzeyindeki Manzhouli şehrinde, gün boyunca oturan, dünyayı umursamayan bir fil vardır. Filmin kahramanları için Manzhouli, bir kaçış yeridir. Öğrenci Bu, kendisine durmadan kaba güç gösteren Shuai’i, merdivenden aşağı iterek kaçar. Öte yandan, Bu’nun sınıf arkadaşı Ling, annesinden uzaklaştıkça öğretmenine karşı aşk duyguları beslemeye başlar. Shuai’nin ağabeyi Cheng, bir arkadaşının özkıyımından kendini sorumlu tutar. Bu’nun yaşlı komşusu Bay Wang’ın oğlu, babasını bir bakım evine yatırmak ister. Karakterlerin duygusal sorunlarıyla nihilistik bakış açılarının nedeni, doğrudan ya da dolaylı etkileriyle yaşanan ekonomik çöküntüdür. Romanlarıyla Çin’de dalgalanmalar yaratan Bo Hu, Pekin Film Akademisi’nde yönetmenlik öğrenimi görmüştür. Film, yönetmenin ilk ve son uzun metrajlı çalışmasıdır. Yönetmen, 29 yaşındayken, 2017 yılında, yaşamına kendi eliyle son vermiştir.
Çılgın bir bilim adamı, kendi arzularını yerine getirmek için sempatik sinirlere sahip oldukça gelişmiş bir insansı robot geliştirir. Robot, görünümünü örtmek için genç bir kadını öldürüp yüzünü alır. Ama beklenmedik bir şekilde bu robot kendi bilincinin farkındalığına ulaşarak, yaratıcısından ve onu esir alan kişiden kurtulur. İnsan sevgisinin anlamını merak ederek, gözünü Wang Sheng’e diker. Onun kız arkadaşı Su Xin’i yakalayıp kaçırdıktan sonra, yaratıcısının son icadı sayesinde görünüşünü kopyalar ve onun yerine geçer. Diğer yandan, tuhaf seri cinayet davası polis memuru Li Dong Bin’in uğraşmasıyla tehlike sessizce yaklaşır.
Jeong In: yıllara meydan okurmuşçasına hala çekici, şık ve tutkuludur fakat Du Hyeon ise acınası bir haldedir. Karısının sürekli dırdır etmesinden ve olumsuz düşüncelerinden bıkmıştır. Jeong-in, insanların gözünde kusursuz kocasına göre ise dünyanın en ama en kötü karısıdır. Ayrıca boşanmak istese bile bunu söyleyemeyecek kadar da zavallıdır. Du Hyeon, sırf karısından kurtulmak için patronuna başka bir işe transfer edilmek istediğini bile söyler. Bir gün, Du Hyeon komşusunun kapısında her dakika değişik değişik kızlar görür ve haliyle komşusu Seong Gi’nin yaşına rağmen iyi bir çapkın olduğunu düşünür. Seong Gi kadınlar üzerinde olağan üstü bir yeteneğe sahiptir lakin o bu yeteneğini kullanmaya bir son vermek istemektedir. Derken tam bu sırada, Du Hyeon’un aklına bir fikir gelir. “Mükemmel Bir Son” için komşusu Seong Gi’den karısını tavlamasını ister.
Sevmeye cesareti olmayan Toru (Ryusei Yokohama) yetişkin olmuştur. Bir gün eski arkadaşı Tatsuya (Hiroki Iijima) ile tanışır ve kaderini değiştiren bir şiir bulur. Bu iki şey sayesinde Toru, aşkla yüzleşme cesaretini kazanır. Kaderinin bir parçası olan bir kız Nagi (Kaya Kiyohara) ile tanışır. Ancak Nagi’nin bir sırrı vardır.
Happy New Year, ‘Emross Hotel’in arka planında anlatılan genç bir erkek ve kadının kendini iyi hissettiren bir romantik komedisidir. Yılbaşı tatillerinde Hotel Emross’ta tanışan insanların hikayeleri var. Her birinin ilişki kurmak ve ilişki yaratmak ya da sadece nostaljik olmak için kendi hafızası vardır.
Vücut sıcaklığı 46ºC, gri gözlü, dişleri jilet gibi keskin… Tehdit edilince bir canavara dönüşen kurt çocuk, dünyaya nasıl uyum sağlayacağını ona öğreten suskun bir genç kıza âşık olur. Yıllar sonra, kız artık yaşlı bir kadın olmuş ama çocuğun vahşi gözlerinin hayalini ve hayvansı davranışlarını aklından çıkaramamıştır. Yanında olabilmek uğruna kendi hayatını tehlikeye atan çocuğu kurtarmak için gitmiş ve uzaklaşırken ona söz vermiştir: “Bekle beni. Senin için döneceğim.”
Film, ünlü bir modern sanatçı olan Nero ve Japonya’da okuyan Koreli bir öğrenci olan Daewon’un etrafında dönüyor. İkisi tamamen birbirine benziyor. Nero, sergisi için Japonya’dayken bir Japon Kaplıcasını ziyaret eder. Oradayken Daewon ile tanışır ve onunla yer değiştirmesini ister. Yer değiştirdikten sonra Nero, Kaplıca sahibinin kızıyla bir ilişki geliştirir ve bu da onun geçmişi hakkında düşünmesini sağlar. Daewon geleceğinin neler getireceğini düşünürken bir yandan da ünlü olmanın getirdiği avantajların tadını çıkarmaktadır.Bu plan, ikisinin gerçekte kim olduklarını keşfetmelerine yardımcı olacak mıdır?
Goryeo döneminin son demlerinde Yuan Hanedanı tarafından politik olarak çıkarlarına göre kullanılan Goryeo Hanedanının hırslı kıralı Kunryongwe’yi örgütler. Kunryongwe’nin komutanı Hong Lim Goryeo kralını çok etkileyince Kraliçe, Hong Lim ve kral arasındaki ilişkiyi isteksizce gözetler. Bu sırada, Goryeo ve Yuan arasındaki ikili ilişkiler gittikçe kötüleşmektedir, çünkü Yuan, kralın oğlu olmadığı sebebini bahane ederek kralın kuzenini Goryeo Veliaht prensi olarak ilan etmek ister. Kral bunu kesinkes reddedince Yuan’a bağlı olan Goryeo’nun yüksek mevkilerdeki yetkili kişileri kralla anlaşmazlığa düşer. Bir gün, Kral, Hong Lim’e gizli ama reddedilemez bir emir verir: Goryeo’nun bağımsızlığını Yuan’dan korumak ve Goryeo tahtının varisi olacak bir oğula sahip olmak için Kraliçe ile yatması emrini…
Babasına hayran bir kız çocuğu olan dokuz yaşındaki Jin-hee, babası tarafından Seoul yakınlarında bir yetimhaneye geri alınmamak üzere bırakılır. Fakat Jin-hee babasının bir gün döneceğine inanmaktadır ve bu inançla bırakıldığı yere uyum sağlamamakta direnir. Evlat edinmek üzere batılı çiftlerin ziyaretlerde bulunduğu yetimhanede artık bekleyiş hakimdir. Koreli yönetmen Lecomte’un kendisi de çocukken evlat edinilerek Fransa’ya götürülmüş ve film de yönetmenin kendi anılarından esinlenerek yapılmıştır.
Film, doğaüstü olayları araştıran ‘0.0MHz’ adlı bir grubun üyeleri etrafında dönmektedir. Bir gün, ‘0.0MHz’ üyeleri paranormal olayların meydana geldiği iddia edilen terk edilmiş bir binayı keşfe çıkar.
Aniden ortaya çıkan gizemli bir virüs salgını bir anda tüm Seul’u kaplar ve hızla kontrolden çıkar. Hayatta kalanlar, hiçbir iletişim kanalına erişemez, elektrikleri yoktur ve evlerinde mahsur kalırlar. Joon Woo (Yoo Ah In) ve Yoo Bin (Park Shin Hye) enfekte olanlardan izole bir yaşam kompleksinde hayatta kalmak için mücadele eder.