Dikbaşlılığıyla bilinen savcı Yang Min-hyeok, bir kadına cinsel tacizle suçlanır ve kadın attığı son mesajda bu utançla yaşayamayacağını belirtip intihar eder. Bu olay yüzünden bir ay uzaklaştırma alır, ama olayı soruşturmayı bırakmaz. Yang Min-hyeok bu intiharı araştırırken büyük bir mali skandalla karşı karşıya kalındığını fark eder ve bu skandalı çözmek ve kendini aklamak için elinden gelen her şeyi yapacaktır.
Film, Güney Kore’nin Kuzey Kore sınırında babasıyla birlikte yaşayan Jong-su’nun hikayesini anlatıyor. Kasaba atmosferinde yetişen ve küçük işlerle günü kurtaran Jong-su, yine bu günlerden birinde çocukluk arkadaşı Hae-mi ile karşılaşır. Kısa zamanda ikisi arasında bir çekim oluşsa da Hae-mi’nin hayallerindeki Afrika seyahatine çıkması gerekmektedir. Hae-mi, Jong-su’dan kedisine bakmasını rica eder; böylece aralarındaki iletişim de kopmayacaktır. Ne var ki Hae-mi’nin geziden Ben adında gizemli bir adamla dönmesi, Jong-su başta olmak üzere herkesin hayatını kökünden değiştirir.
Jin-seok, kendisine göre mükemmel olan abisi Yoo-seok’a adeta hayrandır. Bir gün abisi sırra kadem basar ve 19 gün sonra geri döner. Fakat hem hiçbir şey hatırlamamaktadır hem de bambaşka bir insan olmuştur. Jin-seok abisinin başına gelenlerin ardındaki sır perdesini aralamak için didinmeye başlar.
Babasına hayran bir kız çocuğu olan dokuz yaşındaki Jin-hee, babası tarafından Seoul yakınlarında bir yetimhaneye geri alınmamak üzere bırakılır. Fakat Jin-hee babasının bir gün döneceğine inanmaktadır ve bu inançla bırakıldığı yere uyum sağlamamakta direnir. Evlat edinmek üzere batılı çiftlerin ziyaretlerde bulunduğu yetimhanede artık bekleyiş hakimdir. Koreli yönetmen Lecomte’un kendisi de çocukken evlat edinilerek Fransa’ya götürülmüş ve film de yönetmenin kendi anılarından esinlenerek yapılmıştır.